Etiket: direnmek

  • En Sevdiğim 5 Meyve: Bir Şükür Yolculuğu

    En Sevdiğim 5 Meyve: Bir Şükür Yolculuğu

    Meyveler…

    Rabbimizin kudretini, sanatını ve merhametini her lokmasında hissettiren mucizeler. Her biri ayrı bir koku, ayrı bir tat, ayrı bir rahmet. Doğanın içine serpiştirilmiş ilahi ikramlar gibi…Benim için meyveler sadece gıdadan ibaret değil. Onlar; şükürle yenilen bir nimet, sabırla beklenen bir mevsim, ve bazen sadece gözyaşıyla ıslanmış bir dualık andır. Çünkü Yaradan neyi yaratmışsa, güzeldir. Ben de yaradılanı, Yaradan’dan ötürü severim. Bu yüzden tüm meyveleri severim. Ama bazıları var ki, hem kalbime hem de tarihimize daha derin kökler salmış…İşte en sevdiğim 5 meyve ve onların bende uyandırdığı manalar:


    1. Hurma

    Peygamber Efendimizin (s.a.v) en çok sevdiği meyvelerden biri…Hurmanın gölgesinde doğmuş, hurmayla iftar etmiş bir ümmetiz. O, sadece bir meyve değil; sabırdır, berekettir, sade hayatın şifasıdır. Hurma, Medine’nin suskun gecelerinde yankılanan dua gibidir.


    2. Nar

    Kur’an’da zikredilen bir meyve…Nar, dışı sert ama içi incelikli bir sırdır. Tıpkı insan kalbi gibi; açmadan ne olduğunu bilemezsin. Her tanesi, sayısız nimetin habercisidir. Rabbim her tanesini bir rahmetle yaratmış olmalı ki, her yudumda huzurla dolar kalbim.


    3. Üzüm

    Asma dallarında süzülen güneşin hediyesi gibi…Üzüm, hem tatlı hem hüzünlü bir meyvedir. Belki de Hz. Nuh’un gemisinden beri taşıdığı yolculuk hikâyesindendir. Efendimizin de sevdiği bu meyve, bazen sabah kahvaltısında şifadır, bazen üzüm suyu olarak sünnettir.


    4. İncir

    “İncire ve zeytine andolsun…”Bizzat Kur’an’ın yemin ettiği bir meyve…İncir, narin görünse de derin mânâlara gebedir. Her lokmasında hem dünya lezzeti hem de ahiret daveti saklıdır. Bazen bir yaprak, bazen bir dua gibi gelir insana.


    5. Elma

    Adem’den beri insanın hayatına değen bir meyve…Belki cenneti hatırlattığı için, belki çocukluğumdan beri elimden düşmediği için… Elma, sade ama sadık bir dost gibidir. Her mevsim hatırlatır: “Nimetin kaynağına bak, unutma.”


    Bu meyveler benim hayatımda sadece tat değil, bir hatırlatma oldu hep:

    Yaşadığım her gün, yediğim her lokma, aldığım her nefes; ilahi bir lütuf.Ve ne zaman bir meyve yesem, içimden şu dua süzülür:

    “Allah’ım, hem dünyada hem ahirette, nimetinin şükrünü eda edenlerden eyle bizi. Resûl’ünün sevdiği meyveleri sevdiren Sen, onun ahlâkını da sevdir bize…”

  • Yorulsan da Yolda Kal

    Yorulsan da Yolda Kal

    Gece Kodlaması: Sessiz Bir Direnişin Adı

    Bazı geceler…

    Göz kapaklarım ağırlaşmış, bedenim “artık yeter” derken…

    Bir şey beni yine de klavyenin başına oturtuyor.

    Belki bir umut…

    Belki sadece kendime verdiğim bir söz:

    “Bugün de kendim için bir şey yapacağım.”


    Bir Satır Kod, Bir Satır Cesaret

    Bir satır kod koca bir projeyi bitirmez belki.

    Ama içimde bir şeyi tamamlar:

    “Kendimi unutmuyorum.”

    Çünkü bazen üretmek, sadece ortaya bir şey koymak değil…

    Kendine “ben buradayım” demenin en sade hâlidir.


    Yavaş Ama Gerçekten İlerlemek

    Evet, yoruluyorum.

    Evet, bazen yavaşlıyorum.

    Ama şunu biliyorum:

    Süreklilik, hızdan daha derindir.

    Ve küçük adımlar…

    Sessizce ama istikrarlı bir şekilde, beni gelecekteki hâlime yaklaştırır.


    İçindeki Sese Güven

    Bu yüzden yazıyorum.

    Bu yüzden devam ediyorum.

    Bir gün dönüp baktığımda sadece “başladım” demek için değil,

    Hiç pes etmedim” diyebilmek için.


    Okura Davet

    Peki senin küçük ama seni hayatta tutan o alışkanlığın ne?

    Bir cümleyle de olsa yorumlara bırak.

    Çünkü belki senin küçük adımın,başkasının ilk adımı olur.

  • Kırıldım Ama Dağılmadım: Gerçek Güç Sessizlikte Gizlidir

    Kırıldım Ama Dağılmadım: Gerçek Güç Sessizlikte Gizlidir

    Hayat bazen öyle anlar yaşatır ki, bir kelimeye bile tahammülün kalmaz. Güçlü görünürsün… çünkü herkes seni öyle tanımıştır. Ama içten içe dağılmışsındır. Yine de kimseye belli etmezsin. Sessizce kendini toplamaya çalışırsın.


    Kırılmak, Dağılmak Değildir

    Çünkü bilirsin:

    Her kırık, dağılmak zorunda değildir.

    Bazen kırılmak, yeniden şekillenmektir. Ben de çok kez kırıldım. Ama hayallerimi, sevgimi ve umudumu dağıtmadım.


    İçimdeki Ses: “Daha Yapacak Çok Şeyin Var”

    Kırıldığımda bile içimde hep bir ses vardı:

    “Şimdi değil… Daha yapacak çok şeyin var.”

    O sesi duyan herkes bilir:
    Gerçek güç, hiç kırılmamak değil;
    Kırılıp yine de sevmeye, devam etmeye, yürümeye cesaret edebilmektir.


    Kırıklardan Öğrenmek

    Bugün hâlâ ayaktaysam, o kırıklara teşekkür ederim.
    Beni ben yapan, tam da onların içinden geçerken öğrendiklerimdi.


    💭 Okura Soru:

    Peki ya sen?

    Hiç kırıldığın halde içindeki umutları dağıtmadığın oldu mu?

    Yorumlarda paylaş, çünkü senin yaşadıkların bir başkasına ışık olabilir.

  • Yavaş Gittim Ama Vazgeçmedim

    Yavaş Gittim Ama Vazgeçmedim

    Herkesin Hızına Yetişmek Zorunda Değilsin

    Bazen çevrendeki herkes hızla ilerliyordur.

    Sen ise daha yavaş yürürsün…

    Ve bu yüzden durduğunu, geri kaldığını sanabilirsin.

    Ama aslında kendi ritmini koruyorsundur.

    Ve bu… çok kıymetlidir.


    Yorulmak İnsanidir, Ama Vazgeçmemek Güçtür

    Belki yoruldun,

    Belki kırıldın,

    Belki “Artık devam edemem” dediğin günler oldu.

    Ama yolun hâlâ orada duruyordu.

    Ve sen – her şeye rağmen – vazgeçmedin.


    Hayat Bir Yarış Değildir

    “Kimseyle yarışmıyorsun… Sadece kendi karanlığından geçip, kendi ışığına ulaşmaya çalışıyorsun.”

    Hızlı olman gerekmez.

    Görünür olman da şart değil.

    Yeter ki yolda kal.

    Çünkü yavaş giden de yol alır.


    Kendine İzin Ver: Yavaşla, Ama Vazgeçme

    Bu yolculukta bazen duraksarsın, bazen yürürsün.

    Ama hiçbir zaman tamamen bırakmazsın.

    İşte gerçek güç budur.


    Okura Soru

    Peki sen, hangi gün “Artık devam edemem” deyip yine de yoluna devam ettin?

    Yorumlarda paylaş — belki bir başkasına umut olursun.

  • Kodla Yükselen Hayat: Benim Yolculuğum

    Kodla Yükselen Hayat: Benim Yolculuğum

    Programlamaya Gönül Vermiş Bir İcra Memurunun Hikayesi

    Hayatımın bir yerinde şöyle bir cümle kurdum kendi kendime:

    “Devlet memuru olabilirim, ama hayallerim memuriyet sınırında kalmak zorunda değil.”

    Ben Mustafa Sait. SGK’da icra memuru olarak çalışıyorum. Mesleğimi severek yapıyorum. Ama içimde yıllardır kıpır kıpır bir başka tutku var: bilgisayar programcılığı.

    Nereden Nereye?

    İlk bilgisayarımda oyun oynarken başlamıştı her şey. Daha sonra kendime şu soruyu sordum:
    “Bu oyunları oynayan bensem, neden bir gün yapanı da ben olmayayım?”

    Zamanla meraklarım beni HTML, CSS ve JavaScript gibi kavramlara itti. Sonra Python, Django, React derken, artık YouTube’da eğitim videoları izlerken not defterim elimden düşmüyordu.

    Ama bir yandan sabah işe git, dosyalarla uğraş, bir yandan çocuklarla ilgilen, sonra programlama öğren… Kolay değil. Ama gerçekten istediğin bir şey varsa, fırsat yaratmayı öğreniyorsun.

    Gece 23:00’te Kod Yazmak

    Çocuklar uyuduktan sonra bilgisayarı açıp VSCode ekranına bakarken gözlerimden yaş geldiği zamanlar oldu. Yorgunluk değil bu, umut…

    Her satır kod yazdığımda, kendi geleceğimi şekillendiriyorum gibi hissediyorum. Yazılım bana sadece teknik bilgi değil, bir özgürlük hayali de veriyor.

    Bu Blog Neden Var?

    Bu blogda sadece teknik bilgiler paylaşmak değil, aynı zamanda bu yolculuğun duygusal tarafını da yazmak istiyorum. Çünkü biliyorum, benim gibi bu yola çıkan ama zaman zaman yorulan, yolunu kaybeden çok insan var.

    Bu blogda şunları bulacaksınız:

    • Kendi yazılım öğrenme sürecim
    • İş ve aile yaşamı arasında zaman yönetimi
    • Gerçek projeler, hatalar ve çözümler
    • Satranç ve yazılımın ortak noktaları
    • Kimi zaman sadece iç dökme yazıları

    Son Söz

    Ben hâlâ öğrenme yolundayım. Belki sen de bu yoldasın. Belki benden ileridesin, belki geride. Ama önemli olan aynı yolda yürümek.
    O yüzden bu blog, bir nevi yol arkadaşlığı.

    Bu yazıyı tam anlamak için önce
    👉 Kodla Tanıştım, Kendimle Buluştum yazıma göz atmanı öneririm.
    Çünkü her yükselişin arkasında, önce kendinle karşılaşmak vardır.

    Yorumlara yaz, mail at, birlikte ilerleyelim.
    Çünkü biliyorum: birlikte öğrenmek, yalnız başına ezberlemekten çok daha güçlü.

    Selam ve kod dolu günler ile…

  • Dijital Gürültü İçinde Sessiz İlerleyiş

    Dijital Gürültü İçinde Sessiz İlerleyiş

    Gürültüye Rağmen Sessizce İlerlemek


    Her şey çok hızlı.
    Herkes bir şeyler söylüyor.
    Biri “şöyle yapmalısın” diyor, öteki “başarılı olmanın yolu budur” diye bağırıyor.
    Ama ben…
    Fısıltıyla kendi yolumda ilerlemeyi seçtim.


    Dijital Gürültü İçinde Kaybolmak

    Günümüz dünyasında sesini duyurmak için bağırmak gerekiyormuş gibi geliyor insana.
    Daha çok göster, daha çok anlat, daha çok paylaş…
    Ama ben, yazmayı seçtim.
    Bağırmadan.
    Sadece söylemek istediklerimi yazarak.


    Sessiz Ama Kararlı

    Kimse beni teşvik etmese de yazıyorum.
    Her yazı milyonlarca görüntüleme almıyor.
    Ama her yazı benim içimde bir adım oluyor.
    Ben kendime ses oluyorum.
    Çünkü biliyorum: Sessizce yazılanlar, bir gün bir kalbin içinde yankılanır.


    Blog Tutmak Bu Yüzden Kıymetli

    Blog yazmak bir yarış değil, bir yürüyüştür.
    Adım adım, sessizce, sabırla…
    Ve ben her yazımda içimdeki o sakin sese daha çok kulak veriyorum.

    Gürültüye rağmen ilerlemek mümkün.
    Hatta bazen gürültü olmadan daha hızlı değil ama daha anlamlı yürüyorsun.

    Sen de belki yazmıyorsun ama düşünüyorsun.

    Bu yazının temeli, bir gün önce yazdığım
    Bir Geliştiricinin Sessiz Günü yazısında atılmıştı.
    Oradan buraya, sessizlik içinde bir ilerleyiş…


    Okuyucuya Sessiz Bir Soru:

    Sen Hangi Gürültüyü Susturmak İstiyorsun?

    Gün içinde kaç kez sadece “duymuş olmak için” bir şeye baktın?

    Kaç kez kalbinden geçen değil, senden beklenen cümleyi kurdun?

    Belki sen de bu dijital gürültüde boğuluyorsun.

    Ama içinde hâlâ sessiz bir ses var, biliyorum.

    Belki yazmak istiyor, belki sadece durmak…

    Bugün bir cümle yaz:

    Bağırmadan. Rekabet etmeden. Yalnızca kendine ait bir sesle.

    Yorumlara bırakmak istersen yaz — çünkü bazen bir kelime, bir başkasına fısıltı olur.

    Unutma:

    Sessizliğin de sesi vardır. Ve o ses, en çok ihtiyaç duyulana ulaşır.

  • Bir Geliştiricinin Sessiz Günü

    Bir Geliştiricinin Sessiz Günü

    Bugün her şey sessizdi.
    Telefon daha az çaldı, sokak daha yavaş aktı, düşünceler daha derine indi.
    Ve ben, bir geliştirici olarak sadece kod yazmadım…
    Kendimi dinledim.


    Kod Kadar Sessizlik de Gerekir

    Her gün “üretmeliyim”, “bitirmeliyim” diyen bir tarafımız var.
    Ama bazen sadece oturmak, bakmak, düşünmek gerekir.
    Bugün ekrana bakarken, satır satır değil, iç içe aktım.
    Bir satır kod yazmadan da geliştiğimi fark ettim.


    Boşluklar Kodda da Gerekli

    Bir fonksiyonu çalıştırmadan önce onu tanımlarsın.
    Hayatta da önce anlamaya, tanımaya ihtiyacın vardır.
    Bugün bir hata çözmedim.
    Ama içimdeki bazı karışıklıklar daha okunur hale geldi.
    Ve bu da bir tür debug sayılır, değil mi?


    Bağlantısızlık da Bağ Kurar

    İnterneti kapattım.
    Bildirimleri sessize aldım.
    Ve ilk kez kendimi günün içinde tam olarak hissettim.
    Geliştirici olmak demek, sürekli aktif olmak değil.
    Bazen pasif kalmak da geliştirir insanı.

    Bugün fazla bir şey yapmadım belki…
    Ama bu satırları yazabiliyorsam,
    Demek ki bir şeyler olmuş içimde.

    Her gün kod yazılmaz.
    Ama her gün kendini yazabilirsin.

    Bu sessizliğin içinde neyin büyüdüğünü merak ediyorsan,
    ➡️ Dijital Gürültü İçinde Sessiz İlerleyiş yazıma da göz atmanı öneririm.


    Okuyucuya Çağrı

    Peki ya senin sessiz günlerin nasıl geçiyor?

    Hiçbir şey yapmadığın ama kendine daha yakın hissettiğin anlar oldu mu?

    Bugün belki bir satır kod yazmadın. Belki bir proje ilerlemedi. Ama belki de içindeki bir şey büyüdü sessizce…

    Yorumlara yazabilirsin:

    Bugün senin için ne sessizdi ama anlamlıydı?

    Bazen bir cümle bile kendimizi yeniden okumamıza yeter.