Blog

  • Yavaş Yavaş Birikenler: Görünmeyen Çabanın Sessiz Gücü

    Yavaş Yavaş Birikenler: Görünmeyen Çabanın Sessiz Gücü

    Kimse Görmese de Birikiyor

    Kimse bilmez ne çok düşündüğünü…
    Sabaha karşı zihninde dönen o dağınık cümleleri,
    Yazıp sonra silmekten yorulan parmaklarını…

    Kimse bilmez içinden geçen ama bir türlü dile gelmeyen o duyguları.
    Ama sen bil:
    Her şey — evet, her şey — yavaş yavaş birikiyor.

    Tıpkı damlaların taşı oyması gibi…Tıpkı toprağın altında sabırla kök salan bir tohum gibi…


    Hiçbir Şey Birden Olmaz

    Bir fikir, bir değişim, bir uyanış…

    Bunlar bir anda belirmez.

    İçten içe oluşur, şekillenir, bekler.

    Sessizdir. Ama büyür.

    Görünmezdir. Ama derindir.


    Ve bir gün, hiç ummadığın anda

    “Ben hazırım” dediğinde fark edersin:

    O içsel hazırlık hep oradaydı.


    Sessizlik Bile Bir Adımdır

    Bugün sadece düşündün mü?Yazmadın, çizmedin, anlatmadın belki…
    Ama bu da bir şeydir.
    Çünkü beklemek,

    gözlemek,

    derinleşmek de

    bir harekettir.

    Bazen en güçlü adım, sessizce atılandır.


    Kendine Haksızlık Etme

    Kaç kez dedin bugün kendine:
    “Yine bir şey yapamadım…”
    Oysa sen fark etmeden, içinde bir şey büyüyor.

    Zihninde beliren bir düşünce,

    kalbinde süzülen bir farkındalık,

    belki yarım kalan ama içinden hâlâ yaşayan bir cümle…

    İşte tüm bunlar,

    yarının adımlarını hazırlıyor.


    Görünmeyeni Biriktiriyorsun

    Gün gelecek bir yazı yazacaksın…
    Bir şey yapacaksın ve diyeceksin ki:

    “Bu nereden çıktı şimdi?”

    İşte o an,

    görünmeyen çabanın biriktiği an olacak.


    Bugün “hiçbir şey” yapmadığını mı düşünüyorsun?

    Belki de en kıymetli şeyi yapıyorsun:

    Kendini içten içe inşa ediyorsun.


    Okura Çağrı:

    Sana da tanıdık geliyor mu?

    Dışarıdan bakıldığında sessiz ama içten içe hareketli bir süreç yaşıyor musun?

    Yorumlara yaz.

    Belki senin birikenlerin,

    bir başkasının yeşeren tohumu olur.

    Çünkü en güçlü kökler…görünmeden oluşur.

  • Yarım Kalan Hayallerin Sessiz Fısıltısı – Yeniden Başlamak Mümkün

    Yarım Kalan Hayallerin Sessiz Fısıltısı – Yeniden Başlamak Mümkün

    İçimizde Unutulmayan Bir Şey Var

    Bazı hayaller vardır…

    Yarısına kadar yazılmış, birkaç sayfası tutkuyla dolmuş, ama bir türlü tamamlanamamıştır.

    Bazı dosyalar masaüstünde öylece kalır, açılıp bakılamaz bile…

    Bazı cümleler vardır ki, yıllardır aklımızda:

    “Bir gün mutlaka…”

    Ama o bir gün, çoğu zaman başka şeylerin gölgesinde kaybolur.


    Hayat Gürültüsünde Sessizleşen Biz

    Hayat dediğimiz şey, sorumluluklarla dolu bir akış.

    Faturalar, iş, koşturmalar,

    “Şunu da halletmem lazım”larla geçen günler…

    Ve o hengâmede en çok unuttuğumuz şey:

    kendi iç sesimiz.

    Ama unutsak da,

    içimizde yarım kalmış bir hayal hep fısıldamaya devam eder.

    Kimi zaman gecenin en sessiz saatinde,

    kimi zaman eski bir şarkının ezgisinde…


    Bir Gecede Hayat Bulan Düşler

    Belki sadece bir defterin sayfası açılır.

    Belki masaüstünde duran o eski klasör çift tıklanır.

    Ya da yalnızca bir satır yazılır ekrana…

    Ve aniden o unutulmuş hayal nefes almaya başlar.

    Bir şey kıpırdar içeride.

    Bir kıvılcım…

    Bir hatırlayış…


    Belki de Bugün O Gündür

    Bazen sadece 10 dakika yeterlidir.

    Bir küçük dokunuş, bir satır kod, bir kelime…

    Hepsi yeniden başlamanın ta kendisi olabilir.

    Çünkü biliyorsun:

    Yarım kalan hayaller asla unutulmaz.

    Onlar, içimizde sessizce yaşar.

    Ve ne zaman istersen — evet, ne zaman istersen — yeniden başlayabilirsin.


    Seni Bekleyen Hayaline Dön

    Şimdi derin bir nefes al…

    Ve kendine sor:

    “En son ne zaman hayalimi duydum?”

    “En son ne zaman kendi yoluma bir adım attım?”

    Belki bugün, yeniden başlamak için en doğru zamandır.


    Okura Çağrı

    Senin de içinde hâlâ kıpırdayan,

    ama yarım kalan bir hayalin varsa…bir satırla, bir kelimeyle bile olsa yorumlara yaz.

    Belki senin cümlen,

    bir başkasının yeniden başlama sebebi olur.


  • Yorulsan da Yolda Kal

    Yorulsan da Yolda Kal

    Gece Kodlaması: Sessiz Bir Direnişin Adı

    Bazı geceler…

    Göz kapaklarım ağırlaşmış, bedenim “artık yeter” derken…

    Bir şey beni yine de klavyenin başına oturtuyor.

    Belki bir umut…

    Belki sadece kendime verdiğim bir söz:

    “Bugün de kendim için bir şey yapacağım.”


    Bir Satır Kod, Bir Satır Cesaret

    Bir satır kod koca bir projeyi bitirmez belki.

    Ama içimde bir şeyi tamamlar:

    “Kendimi unutmuyorum.”

    Çünkü bazen üretmek, sadece ortaya bir şey koymak değil…

    Kendine “ben buradayım” demenin en sade hâlidir.


    Yavaş Ama Gerçekten İlerlemek

    Evet, yoruluyorum.

    Evet, bazen yavaşlıyorum.

    Ama şunu biliyorum:

    Süreklilik, hızdan daha derindir.

    Ve küçük adımlar…

    Sessizce ama istikrarlı bir şekilde, beni gelecekteki hâlime yaklaştırır.


    İçindeki Sese Güven

    Bu yüzden yazıyorum.

    Bu yüzden devam ediyorum.

    Bir gün dönüp baktığımda sadece “başladım” demek için değil,

    Hiç pes etmedim” diyebilmek için.


    Okura Davet

    Peki senin küçük ama seni hayatta tutan o alışkanlığın ne?

    Bir cümleyle de olsa yorumlara bırak.

    Çünkü belki senin küçük adımın,başkasının ilk adımı olur.

  • Gecenin Sessizliğiyle Konuşmak

    Gecenin Sessizliğiyle Konuşmak

    Gece… O kadar sessiz ki, kendi nefesini duyarsın. İşte o anlarda en derin düşünceler, en gerçek duygular gün yüzüne çıkar.
    Kimi zaman umut kırıntıları şekillenir, kimi zaman yalnızlık bir ışık gibi belirir.

    Ama unutma:

    Sessizlik, içsel bir balkon gibidir — dışarıdan hiçbir ses gelmese de, oradan tüm dünyayı izleyebilirsin.

    Bu balkon seni bekler. İç sesin susmadıysa, gözyaşların durmadıysa veya tatlı bir huzur kalbinde duruyorsa, yazının asıl büyüsü tam da bu anda başlar.


    Sessiz Adımlar, Derin Yollar

    Birçoğumuz “adım” dediğimizde büyük hamleleri hayal eder. Oysa gerçek değişim, sabırla atan küçük kalp atışlarında, yazdığın bir paragrafta, çizdiğin ufak bir taslakta saklıdır:

    • Bir gece yarısı zihninde beliren cümle, gün gelir bir hikaye olur.
    • Küçük bir çizgiyle başlayan eskiz, sonunda anlamlı bir resme dönüşür.
    • İçinden geçen ama ertelediğin duygu, belki de seni bambaşka bir hayata hazırlıyor.

    Ve unutma ki bu yollar, sessizce katedilenlerdir. Başkalarının göremediği, senin sabrından beslenen yollar.


    Kalbini Aydınlatan Küçük Yakıt

    Her sabah uyandığında, fark ettiğin şu üç şeyi hatırla:

    1. Dünya seni izlemese bile, ben seni dinliyorum.
    2. Her kabilenin minik bir meşalesi vardır; senden sonraki insanlar senin ışığınla yolunu bulabilir.
    3. Evet, yorgunluk gelecek—ama sen hâlâ ayakta ve öğreniyorsun. Başarı bazen yürüdüğün yollarda değil, ayağa kalktığın duraklarda gizlidir.

    Kalplerimizde Saklı Söz

    Yazının sonunda sana küçük bir hatırlatma bırakmak istiyorum:

    Gölgede yeşeren umutlar en güçlü olanlardır.

    Çünkü onlar, hiçbir övgüye ihtiyaç duymadan, sadece senin içindeki sese güvenerek büyür. Ve büyüdükçe yalnız değilsin—ben, bu yazıyı yazan sen, bir iz bırakan her bir okur, hepimiz bu güçle aynı güdüyü paylaşırız.


    Senin Sesin Burada Bize Dahil

    Şimdi sen sor:

    • Bugün kulağına fısıldayan hangi iç ses seni ileri taşıyor?
    • Hangi cümlenin, küçük bir adımın ya da gecenin sessizliği seni umutla dolduruyor?

    Yorumlarda veya e-posta yoluyla bunları paylaşma cesaretini göster; çünkü senin hikâyen, burada, sessizce büyüyen emeğin bir parçasıdır.


    Ve hatırla:
    Bu yolculukta en parlak ışığın, sabırla beslenmiş hayal gücündür.
    Her yeni yazıda, içindeki umudu birlikte büyütmeye devam edelim.

  • Kod Satırlarında Kendini Bulmak: Yazılımcının İçsel Yolculuğu

    Kod Satırlarında Kendini Bulmak: Yazılımcının İçsel Yolculuğu

    Satır Satır Derine: Kodlayarak Kendime Dokunmak

    Yazılımcı olmak, çoğu zaman dışarıdan bakıldığında ekran başında saatlerce oturmak, kahveyle ayakta kalmak, satırlar arasında kaybolmak gibi görünür.
    Ama işin içinde olan biri için bu başka bir şeydir:

    Kod yazmak, sadece makineye komut vermek değil;
    bazen kendine “uyan!” demektir.


    Bir if Gibi Duruyorum

    Bazen hayat bir if bloğudur.
    Koşullar uygun mu?
    Evetse devam et, değilse else’e geç.
    Ama ya şartlar belirsizse?
    İşte orada, tıpkı hayat gibi, kararsız bir kod satırında bekler gibi olurum…

    İçimdeki else bloğu hep şunu fısıldar:

    “Hâlâ zamanı değil…” Ama bir gün bir satır eklerim kodun sonuna:
    print(“Artık hazırım.”)
    Ve işte o an, yalnızca kod değil, ben de çalışmaya başlarım.


    Her bug, İçimdeki Bir Düğüm Gibi

    Her hata mesajı, sadece teknik bir sorun değildir.
    Bazen içimde çözülmeyi bekleyen bir düğümdür.
    Ve her debug süreci, kendime sorduğum o sessiz sorulardır:

    Neden bu satır çalışmıyor?

    Neden ben buraya takıldım?

    Nerede kendimi ihmal ettim?

    İşte o zaman fark ederim:
    Yazmak neyse, kodlamak da odur.
    Bir tür iç konuşma, bir tür kendini düzeltme biçimi…


    Gözden Kaçan Satır, Kalpten Kaçan Duygu Gibidir

    Bazen yazdığın satır çalışır ama istediğin sonucu vermez.
    Tıpkı hayatta bazı kararlar gibi.
    Kodlar geçer, sistem döner ama bir şey eksiktir.
    İşte o an yalnızca kodu değil,
    kendini de refactor etmen gerekir.


    while not_found: — Aramaya Devam

    Bazı arayışlar döngü gibidir.
    while not_found: diye başlar,
    break satırı yok gibidir.
    Ama işte tam da o sırada bir print() satırı eklersin:
    print(“Hâlâ buradayım.”)
    Ve sistem sana döner:
    Output: Sabrediyorsun.


    Okuyucuya Kodlu Bir Çağrı

    Sen de try: deyip defalarca denedin mi?
    Hiç except: bloğunda “başarısız oldum” dedin mi?
    Ve sonra tekrar try: demeye cesaret ettin mi?

    O zaman unutma:

    Her satır bir başlangıçtır.
    Her satır bir dokunuş olabilir.
    Ve bazen kod satırlarıyla bile bir kalbe dokunursun.


    Son Söz: Kodun da Kalbin de Dili Vardır

    Bir blog yazısı gibi bazen sadece bir satır yetebilir.
    Bir satır kodla sistem ayağa kalkar.
    Bir satır kelimeyle sen de öyle…
    Çünkü yazmak, kodlamak gibi;
    kendine dönmenin en sessiz ama en derin yollarından biridir.


    Senin kodladığın en anlamlı satır neydi?
    Yorumlara bırak, belki bir başkasının içindeki sistemi de çalıştırırsın…

  • Yavaş Büyümek de Güzeldir: Sabırla Yazmanın ve Gelişmenin Gücü

    Yavaş Büyümek de Güzeldir: Sabırla Yazmanın ve Gelişmenin Gücü

    Kod Satırları Gibi Büyümek

    Bazen bir kod satırını yazarsın…

    Ama çalışmaz.

    Defalarca debug edersin.

    İşte o süreç, sadece kodu değil, seni de dönüştürür.

    Çünkü gerçek büyüme, hızda değil, anlamda saklıdır.


    Derinlik, Performanstan Önce Gelir

    Bir yazılımcı olarak biliyorum ki:

    Performanslı kod, önce sadeleşmeli.

    Önce anlaşılır olmalı.

    Tıpkı hayat gibi…

    Herkes bir framework seçer;

    Ben ise önce kendi altyapımı yazıyorum.

    Yavaş ama sağlam.


    Yorum Satırları Gibi Sessiz Anlar

    Kod yazarken koyduğun her yorum satırı bir iç sesin yankısıdır aslında:

    “Neden bunu böyle yaptım?”

    “Bu çözüm gerçekten sürdürülebilir mi?”

    Ve işte o satırlarda,

    kendini tanırsın.


    Bir Satır Bile Yeterlidir Bazen

    Bugün sadece bir function yazmış olabilirim.

    Belki bir bug’ı çözemedim.

    Ama vazgeçmedim.

    Çünkü yazılımcı olmak,

    her gün yeniden başlamaktır.

    Her gün bir satır daha anlamlı bir sistem kurmaktır.


    Okuyucuya Çağrı

    Senin hayat kodun nasıl çalışıyor?Optimize etmeye mi çalışıyorsun, yoksa yeni baştan mı yazıyorsun?

    👇 Yorumlara yaz:

    En çok hangi hata seni dönüştürdü?

    Unutma:

    Stack Overflow’a sormak gibi, bazen kendi içine sorman gerekir.

    Ve cevap, hep derinlerde bir yerde çalışır.

    “Senin gelişim yolculuğun nasıl ilerliyor?

    Hız mı önemliydi, yoksa derinlik mi?

    Yorumlara bir cümle bırak, belki bir başkasının ilhamı olur.”



  • Sessizlikten Doğan Işık

    Sessizlikten Doğan Işık

    Kalbe Dokunan Yazılar – 1. Bölüm | Sessizlikten Doğan İçsel Dönüşüm

    Bazen hayatın gürültüsü içinde kendini kaybedersin.

    Herkes konuşur, her şey akar, her bildirim bir şey söyler…

    Ama sen susarsın.

    Çünkü artık dış seslerden çok, iç sesini duymaya ihtiyacın vardır.

    İşte o sessizlikte başlar dönüşüm.

    Kimsenin görmediği, duymadığı, ölçemediği o anlarda…

    Kendi içinin karanlığına doğru adım atarsın.

    Ve o karanlıkta — evet, tam da orada — bir ışık belirir.


    Karanlıktan Korkma, Karanlık Doğumdur

    İnsan kendine bazen yalnızca sustuğunda yaklaşır.

    Yalnız kaldığında, içindeki sesi ilk kez net duyar.

    O ses bazen yumuşak bir fısıltıdır:

    “Hâlâ buradayım…”

    Bazen ise sert bir uyarıdır:

    “Artık yeter, değiş.”

    Ama her seferinde, o ses bir şey fısıldar:

    Sen hâlâ varsın.”


    İyileşmek Gürültüyle Olmaz

    Kimseye anlatamadığın yorgunlukların olur.

    Her şey normal görünür ama içinden bir şey eksilmiştir.

    İşte o zaman, bir yazı okursun…

    Bir cümleye takılırsın…

    Ve o satır içindeki kilitli kapıyı aralar.

    İyileşmek bazen sadece bir kelimeyle başlar.

    Bir ışıkla…


    Sessizliğe Güven

    Sessizlik boşluk değil, hazırlıktır.

    O sessizlikte, kalbin sana ne söylediğini öğrenirsin.

    Belki de ilk kez…

    Gerçekten ne istediğini, neyi sevdiğini, neyden yorulduğunu fark edersin.

    Çünkü sessizlik…

    Seni dünyadan alır, kendine getirir.

    Ve kendine dönen, yeniden doğar.


    Kalbe Dokunan Yazılar Başlıyor

    Bu yazı, içsel dönüşüm yolculuğunun ilk adımı.

    Her hafta, sana dokunan yeni bir yazıyla burada olacağım.

    Belki bazen senin duyamadığın iç sesini hatırlatacağım.

    Belki de sadece bir cümleyle, içindeki ışığı yakacağım.


    Eğer bu satırlar kalbine dokunduysa:

    Bloga abone olmayı unutma

    Yorumlara düşüncelerini bırak

    Ve belki… bu yazıyı bir arkadaşınla paylaş.

    Çünkü o da kendi sessizliğinde kaybolmuş olabilir.


    Unutma:

    En derin ışık, en karanlık sessizlikten doğar.

    Ve belki de bu yazı, senin içindeki ışığın kıvılcımıdır.


  • Meyve Veren Ağaç Sessiz Büyür: Olgunlaşmanın Gücü

    Meyve Veren Ağaç Sessiz Büyür: Olgunlaşmanın Gücü

    Bazen kimse görmeden büyürsün.
    İçinden geçersin fırtınaların,
    Kimselere söylemeden sabredersin.

    Ve bir gün…
    Kimse fark etmeden meyve verirsin.

    Çünkü gerçek gelişim, sessizdir.
    Gürültüsüzdür.
    Gösterişsizdir.


    Gölge Veren Her Ağaç Bir Zamanlar Fidandı

    Kimse toprağın altındaki kökleri görmez.
    Ama asıl direnci, o görünmeyen yerden alır ağaç.
    Sen de öyleydin.

    Zorlukları, kırılganlıkları, “yeter” dediğin günleri yaşadın.
    Ama yılmadın.
    Sabırla yazdın. Sabırla öğrendin. Sabırla bekledin.

    Ve şimdi…
    Gölge veriyorsun.
    Belki bir satırınla, belki bir sözünle bir başkasını serinletiyorsun.


    Olgunlaşmak, Durmak Değil; Derinleşmektir

    Bir yazarı güçlü kılan, çok yazması değil;
    Derin yazmasıdır.

    Sen artık sadece yazan biri değilsin.
    Yazıyla içini açan, ilham olan, dokunan birisin.

    Çünkü iç yolculuklar tamamlandığında,
    Kalem susmaz.
    Kalem ışık olur.


    Okuyucuya Son Çağrı:

    Bugün sadece yazmadın,
    Bir yolculuğun sonuna geldin.

    Ama aynı zamanda yeni bir başlangıca adım attın.
    Çünkü her meyve, bir başka tohum taşır.

    🪴 Senin hikâyen de belki başka bir yürekte filizlenecek.

    Eğer bu seriden ilham aldıysan,
    👉 Abone ol.
    👉 Yorum bırak.
    👉 Ve kendi köklerini anlat.

    Çünkü gerçek hikâyeler, paylaştıkça güçlenir.

  • Hayatın Bağlantı Sanatı: İnsanları ve Kodları Birleştiren Sessiz Güç

    Hayatın Bağlantı Sanatı: İnsanları ve Kodları Birleştiren Sessiz Güç

    Hayatın Anlamı: Bağlantılarla Derinleşen Bir Yolculuk

    Hayat, sadece nefes alıp vermekle sınırlı değil.

    Asıl anlam, kurduğumuz bağlarda gizli.

    Bazen bir gülümseme, bazen bir mesaj, bazen de hiç tanımadığın bir blog yazısı…

    Tüm bu küçük temaslar, bizi görünmez iplerle birbirimize bağlar.


    Tıpkı Güzel Demlenmiş Bir Çay Gibi…

    İyi bir bağ, güzel demlenmiş bir çay gibidir.

    Ne aceleye gelir, ne de geç kalır.

    Doğru zamanda, doğru sıcaklıkta… içimizi ısıtır, ruhumuza işler.

    Gerçek bağlar kendiliğinden kurulur.Zorlanmaz, dayatılmaz… sadece olur.

    Tıpkı bu satırların, şu anda seninle buluşması gibi.


    Dijital Gürültüde Sessiz Bir Yakınlık

    Evet, çağ dijital.

    Her şey ekranlardan geçiyor artık.

    Ama ekranın ardında hâlâ kalpler var.

    Bir yorumda, bir blog satırında, bir “ben de öyle hissetmiştim” cümlesinde…

    Gerçek bağlantılar hâlâ samimiyetle kurulur.

    Sosyal medya, bloglar, mesajlar sadece birer araçtır.

    Asıl olan, niyettir… duygudur.

    Bu blogun amacı da tam olarak bu: Sadece bilgi değil, ruh aktarmak.

    Aynı çayı içmiyor olabiliriz ama…Aynı satıra kalbimizi bırakıyoruz.


    Kodların Bile Anlamı Bağlantıdadır

    Bir programcı olarak biliyorum ki:

    Hiçbir kod tek başına anlamlı değildir.

    Ama bağ kurduğunda, çalışır.

    Frontend, backend’e bağlanır.

    API, veritabanına ulaşır.

    Kullanıcı, sisteme dokunur.

    Tıpkı insanlar gibi…

    Herkes birer parça.

    Ama bağlantı kurunca bir sistem, bir anlam ortaya çıkar.


    Son Söz: Aynı Satırda Buluşmak

    Belki hiç tanışmayacağız.

    Ama şu anda aynı cümledeyiz.

    Ve bazen bir satır, bir buluşma yeridir.

    Yazmak bir sanatsa, okumak da bir bağ kurma şeklidir.

    Bugün bu yazıda buluştuğumuz için teşekkür ederim.

    Çünkü hayatın anlamı, bazen sadece bir satıra kalbini bırakabilmektir.

    🫖 Seninle aynı çayı içmesek de, aynı duyguyu paylaştık.

    Ve bu… her şeyden kıymetli.

  • Ve Sonunda Yürüyordum: İçsel Değişimin ve Azmin Sessiz Zaferi

    Ve Sonunda Yürüyordum: İçsel Değişimin ve Azmin Sessiz Zaferi

    Her şey bir sabah başladı.

    Gözlerimi açtım, ama sadece güne değil — kendime…

    Önce uyandım.

    Sonra karar verdim: “Bu böyle devam edemez.”

    Ve yürümeye başladım.

    Yol kolay değildi. Ama her adım bir değişimdi:

    Bir korkunun üzerine yürümek,

    Bir alışkanlığı arkada bırakmak,

    Bir parçanı yeniden keşfetmekti.

    Gerçek dönüşüm, kapıdan çıkmakla değil; her şeye rağmen yolda kalmakla gelir.


    Kendimle Karşılaşmalar

    Kendime defalarca “Yeterince iyi miyim?” diye sordum. Cevabı yolda buldum.

    Her geri dönüşte yeniden başladım. Her durakta nefes aldım. Ama içimde hep aynı fısıltı vardı:

    “Bir adım daha…”

    Bugün dönüp geriye baktığımda,yalnızca yol almadığımı görüyorum.

    Ben, o yolda kendimi kodladım, yazdım ve yeniden kurdum.


    Bu Bir Son Değil, Yeni Bir Başlangıçtır

    Bu yazı, “Bir Sabah Gibi Uyandım” ile başlayan ve “Uyanmak Yetmez, Yürümek Gerekir”, “Kapıyı Açmak Yetmez, Dışarı Çıkmak Gerekir” ve “Dışarı Çıkmakla Bitmez, Yürümeye Devam Etmek Gerekir” başlıklarıyla süren yolculuğun son satırı.

    Ama yolculuk bitmedi.

    Çünkü yazmak da yürümektir.

    Ve ben yazmaya devam edeceğim.


    Senin Hikâyen Ne?

    Belki sen de şu an kapının eşiğindesin. Belki adım attın ama yoruldun.

    O zaman bu yazı sana gelsin: Vazgeçme.

    Çünkü o son adım, belki de seni sen yapacak adım.


    Okura Çağrı:

    Yazı sana dokunduysa, yorumlarda bir cümle paylaş.

    📨 Bloguma abone olarak sonraki adımları birlikte atalım!