Bazen Bir Satır, İki Kalbi Birleştirir
Dün bir yazı okudum.
Yasemin Kafadar’ın kaleminden dökülen ‘O Sessizliği Çok İyi Bilirim’ başlıklı satırlar, benim ‘Görünmeyen Emek’ yazıma dokunarak bambaşka bir ruhla yeniden can buldu.
Ama bu sadece bir alıntı değildi…
Her kelimesi, benim iç sesimle buluşuyor gibiydi.
Kendi sesiyle, kendi yüreğiyle yeniden yazılmıştı.
Ve o an fark ettim:
Bazen bir yazı yazarsın, ama başka biri onu tamamlar.
Sessizlik Her Zaman Sükûnet Değildir
“Fırtına öncesi sessizliktir” demişti Yasemin Kafadar…
Ne kadar da tanıdık, ne kadar da haklı bir tespit.
Dışarıdan sakin görünen hâllerin ardında, derin mücadeleler saklıdır.
Ben de biliyorum o sessizliği.
Kimsenin duymadığı, belki de duymasını istemediğimiz cümlelerin içinde büyüyen fırtınalar…
Yarım kalmış yazılar, silinmiş satırlar, içten içe atılan ama kimsenin alkışlamadığı adımlar…
Görünmeyen Emek, Görünmez Değildir
Yasemin Kafadar’ın kaleminden dökülen o yazı, bana yeniden gösterdi:
Bir cümle, başka bir yürekte yankı bulduğunda görünür olur.
Görünmeyen emek, bazen bir başka kalbin aynasında ışığa çıkar.
Ve bu, bir yazar için en büyük armağandır.
Sessiz Ama Güçlü Yazılar
Bu yüzden bu satırları, Yasemin Kafadar’a bir teşekkür olarak yazıyorum.
Sessizliğin içindeki fırtınayı, o kadar derinden ve zarafetle ifade etmiş ki…
Bir yazının sadece okunmadığını, hissedildiğini de bana yeniden hatırlattı.
Okura Davet:
Senin içindeki sessizlik en son ne zaman bir fırtına taşıdı?
Yorumlarda paylaş.
Belki de senin cümlen, bir başka yürekte yankı bulur…







