Kategori: İlham Veren Yazılar

  • Bir Cümleyle Başlayan Dönüşüm – Sessizliğin Gücünü Hatırla

    Bir Cümleyle Başlayan Dönüşüm – Sessizliğin Gücünü Hatırla


    Bazen Kelimeler Yazılmaz, Kalpten Çağrılır

    Hiç durduk yere bir kelimenin tam kalbine çarptığını hissettin mi?


    Ne mutlusundur, ne de üzgün… Ama bir şey seni içinden dürter: “Yazmalıyım.”

    Çünkü bazen kelimeler, dışarıdan değil; içimizdeki sessizlikten doğar.

    Ve o sessizlik, bir satıra dönüşmek ister. Belki de o satır, hayatının en sade ama en güçlü kıvılcımıdır.


    Bir Cümleyle Değişen Hayatlar Vardır

    Bazen bir yazıyı sen okumazsın; o seni okur.

    Bir satıra takılır gözlerin:

    “Mucizeler, inananları değil; direnenleri bulur.”

    Ve o an bir şey olur.
    Sırtında yıllardır taşıdığın yük birkaç kelimeyle hafifler.

    İçinde sıkışmış bir duygu çözülür.

    Ve sessizce, kendine döndüğünü fark edersin.


    Yazmak, İç Dünyaya Açılan Kapıdır

    Bazıları konuşarak iyileşir…
    Ama bazıları — belki senin gibi —
    yazmadan nefes alamaz.


    Çünkü yazmak sadece bir anlatım biçimi değil; kendine tutulan aynadır.

    Bazen en çok ihtiyaç duyduğun cevap, bir başkasının değil, kendi yazdığın bir satırın içindedir.


    Her Satır, Bir Işık Taşıyabilir

    Yazarsın… Sadece bir cümle belki.

    Ama o cümle, başkasının gecesine ışık olabilir. Ya da sabahına umut.

    İlham bazen bağırarak değil; sessizce gelen bir satırla kendini gösterir.

    Ve işte bu yüzden, yazmalısın.


    Okuyucuya Sessiz Bir Çağrı

    Bugün, içinden geçen o tek cümleyi yaz. Kimse okusun diye değil — kendinle karşılaşmak için.

    Seni en çok etkileyen bir cümle var mıydı?

    Yorumlara bırak. Çünkü belki senin kelimen, bir başkasının iç yolculuğunun pusulası olur.

    Ve eğer bu yazı kalbine dokunduysa:

    Bloga abone ol Paylaş Yorum yap

    Ve unutma: Bazen gerçekten, bir cümle yeter.

  • Gölge Vermek Zaman Alır

    Gölge Vermek Zaman Alır

    Olgunlaşmanın Sessiz Zaferi


    Hiçbir Ağaç Bir Günde Gölge Vermez

    Önce bir tohum düşer toprağa.

    Karanlıkta bekler.
    Ne görür göz, ne duyar kulak…
    Ama orada, içten içe bir şey büyür.
    Bir gün olur,
    güneşle tanışır, yağmurla yoğrulur.

    Ve görünmeyen o sabır —

    bir ağaca, sonra bir gölgeye dönüşür.

    Sen de böylesin.

    Henüz fark edilmemiş olsan da,

    içten içe büyüyorsun.


    Görünmezken De Değerlisin

    Yazarsın, okunmaz.
    Söylersin, anlaşılmaz.
    Paylaşırsın, yankı bulmaz…

    Ve sanırsın ki boşuna.

    Ama bil ki:
    Toprağın altındaki sessizlik de bir gelişmedir.
    Tohum orada da büyür, sessiz ama derin bir çabayla.


    Gölge Vermek İçin Önce Kök Salmak Gerekir

    Bir ağacın gölgesi sadece kendine ait değildir.
    Yoldan geçene serinlik,
    yorulana yaslanacak bir omuz olur.

    Sen de yazarken, anlatırken, susarken…
    belki farkında olmadan birinin yükünü hafifletiyorsun.

    Ama önce:
    Kök salmalısın.
    Kendine tutunmalısın.
    Zamanla büyümelisin.

    Ve bir gün,senin gölgen bir başkasına yuva olur.


    İçsel Güç Zamanla İnşa Edilir

    Güç, bağırarak değil,
    sabırla biriktirilir.
    Her kelimede, her bekleyişte, bir güç toplanır içerde.

    Bir gün gelir, kendine dayanak olanlar, başkalarına da tutunacak dal olur.


    Ve sen fark etmeden,

    bir sığınağa dönüşürsün.


    Okuyucuya Sessiz Bir Soru:

    Bugün, nereye gölge verdin?

    Belki bir cümleyle… Belki sessizce dinleyerek… Belki sadece gülümsedin…

    Unutma:

    En büyük destek bazen en sessiz olandır. Ve sen, birine farkında olmadan nefes olmuş olabilirsin.

    Yorumlara bir cümle bırak.
    Çünkü belki senin gölgen, bir başkasının dinleneceği tek yerdir.

  • Öğrenmeye Hiç Geç Kalınmaz

    Öğrenmeye Hiç Geç Kalınmaz

    – Yeni Başlamak İçin En Genç Gün: Bugün-


    “Artık çok geç” diyen iç sesine cevap….


    Belki sen de kendine defalarca söyledin:

    “Bu yaştan sonra öğrenemem.”

    “Zaman geçti artık…”
    Ama gerçek şu ki:

    Öğrenmek için hiçbir zaman geç değildir.

    Yalnızca başlamaya cesaret edemeyenler vardır.

    Çünkü bilgi, yalnızca genç zihinlerin değil;

    merak eden her yüreğin hakkıdır.


    Bir Adım Atmak İçin En Uygun Gün: Bugün

    Yaş değil, niyet belirler kim ne öğrenebilir.
    Bugün bir kelime, yarın bir satır kod,ertesi gün belki bir roman…

    60 yaşında kod öğrenen var,

    70’inde keman çalmaya başlayan,

    80’inde ilk kitabını yayımlayan…

    Ne zaman başlarsan, o zaman gençsin aslında.


    Kimse Senden Mükemmel Olmanı Beklemiyor

    Sadece küçük bir adım…

    Bir cümle oku, bir video izle,

    bir enstrümanın tuşuna dokun…

    Çünkü öğrenmek bir yarış değil,

    bir yolculuktur.

    Ve her yolculuk,

    Acaba yapabilir miyim?” sorusuyla başlar.


    Ne Öğrenmeliyim?

    Aslında bu sorunun tek bir cevabı yok.

    Belki fotoğrafçılık,

    belki yazılım,

    belki sadece kendi duygularını tanımak…

    Önemli olan, sana iyi gelmesi.

    Öğrendikçe değişen yalnız bilgiler değil;

    kendine bakışın,

    özgüvenin

    ve hayatın yönü olabilir.


    Ya Yapamazsam?

    İçten bir soru.

    Ve çok haklı bir korku.

    Ama unutma:

    Hiçbir usta, ilk denemesinde usta değildi.

    Asıl başarısızlık düşmek değil,

    hiç denememektir.

    Yavaş ilerlemek, beklemek, tekrar denemek…

    Bunların hepsi öğrenmenin ta kendisidir.


    Son Söz: Öğrenmek Gecikmez, Başlamamak Gecikir

    Sana biçilen yaş değil,

    senin inancın belirler neyi ne zaman öğreneceğini.

    Bugün öğrendiğin küçücük bir şey,

    yarın bambaşka kapılar açabilir.

    Çünkü her yeni bilgi,

    kendine attığın bir adımdır.


    Okura Çağrı:

    Peki ya sen?

    Öğrenmenin yaşı olmadığını kanıtlayacak bir hayalin, hikâyen var mı?

    Yorumlara yaz.

    Belki senin hikâyen,

    başkasının ilk adımı olur.

  • Yalnızlıkla Barışmak: Sessizlikte Kendini Bulmak

    Yalnızlıkla Barışmak: Sessizlikte Kendini Bulmak

    Yalnızlık Sadece Boşluk Değildir, Bir Başlangıçtır

    Bazen öyle bir zaman gelir ki…

    Kalabalıklar içinde eksik hissedersin.

    Cümlelerin ortasında sessiz, gözlerin arasında yalnız.

    Bir omuz beklersin…

    Bir bakış, “Seni anlıyorum” diyen içten bir ses.

    Ama o ses gelmez.

    Ve işte o an, fark edersin:

    Yalnızlık bir eksiklik değil.

    Bir içe dönüş kapısıdır.

    Ve o kapının anahtarı senin içinde gizlidir.


    Sessizlikten Korkarken İç Sesini Duymak

    Yalnız kalmaktan hep korkardım.

    Sanki sessizliğe düşersem kendimi kaybedecekmişim gibi…

    Ama bir gün her şey sustu.

    Ve sustuğunda bir ses duydum:

    “Buradayım.”

    O ses, benden başkası değildi.

    Kendimin unuttuğum sesi…İçimde hep var olan ama duymaya cesaret edemediğim…

    Sessizlikte korku değil,

    kendimle karşılaşma buldum.


    Kendi Omzuna Yaslanabilmek

    Yalnızlık bana şunu öğretti:

    Dışarıda bir omuz ararken,

    içeride sımsıcak bir destek duruyormuş aslında.

    Ve bir gün kendi kendime şöyle dedim:

    “Tamam. Buradayım. Ve seninleyim.”

    İşte bu, gerçek iyileşmenin ilk adımıydı.

    Kendine omuz olabilmek.

    Kendi varlığını sevebilmek.


    Bir Cümle, Sonsuz Bir Etki Bırakır

    Bu satırları yazarken içimde bir teşekkür yankılandı…

    Bazen kim olduğunu bile bilmediğimiz bir insan

    tek bir cümleyle hayatımıza dokunur.

    O cümle, içimizdeki suskunluğa ses olur.

    Ve yalnızken bile yalnız olmadığımızı hatırlatır.

    Belki bu yazı da,

    birinin sessizliğine bir yankı olur.


    Sessizlikte Kendini Bulmak

    Yalnızlık sadece kabuklarına çekilmek değildir.

    Bazen kırık kalbini eline alıp kendine yeniden dokunmaktır.

    Sessizlik, dış dünya sustuğunda

    iç dünyanın kelimelere kavuşmasıdır.

    Ve bazen bir yazı,

    kendine açılan bir kapı olabilir.


    Okura Soru:

    Sen, en çok hangi sessizlikte kendini duydun?

    Bir gecede mi?

    Kalabalığın ortasında bir iç çekişte mi?

    Yorumlara yaz.

    Çünkü bazen birinin sessizliği,

    başkasının en yüksek yankısı olur…

  • Bir Cümleyle Hayat Değişir: İlhamın Sessiz Gücü

    Bir Cümleyle Hayat Değişir: İlhamın Sessiz Gücü

    Bazen Bir Kitap Değil, Bir Cümle Yetiyor

    Herkes bir kitapta hayatını değiştirecek bir cevap arar.
    Sayfalarca altı çizili satırlar, not alınmış kenar boşlukları…
    Ama bazen ne cilt kalınlığı önemlidir ne de kaç sayfa sürdüğü.

    Çünkü bazı cümleler, kitaplardan büyüktür.

    Bazı kelimeler, zamanın içinden gelip seni bulur.

    Benim için o cümle, bir akşam ansızın karşıma çıktı:

    “Mucizeler inananların değil, direnenlerin yolunu bulur.”

    Birden zaman durdu.

    Çünkü o cümle tam kalbimin çatlağına denk gelmişti.

    Ve sessizce içimde bir kapıyı açtı.


    İlhamın Sessiz Zinciri

    O anda düşündüm:
    Acaba ben de birinin hayatına böyle bir cümle bırakabildim mi?

    Yazmanın büyüsü burada başlıyor işte:
    Sen bir satır yazarsın,

    biri onu okur,

    başka biri devam eder

    ve böylece sessiz bir ilham zinciri oluşur.

    Ne çığlık vardır o zincirde ne gösteriş.

    Ama yankısı, en sessiz yere ulaşır.


    Bir Kıvılcım Yeter

    İlham, çoğu zaman büyük sözlerde gizli değildir.

    Kimi zaman bir blogun kenarında,

    bir yorum satırında ya da bir not defterinin köşesinde bekler.

    Ama doğru kalbe denk geldiğinde,

    sessizce bir şey başlatır:

    Bir fark ediş… bir yön değişimi… belki de yeni bir hayat.


    Senin Cümlen de Bir Başlangıç Olabilir

    Bu yazı bir teşekkür…

    Ama aynı zamanda sana bir hatırlatma:

    Yazdığın her satır birine ışık olabilir.

    Sen farkında bile olmadan,

    birinin karanlığına yol gösterebilirsin.

    Çünkü bazen yalnızca bir cümle yeter.

    Bir cümle, bir kapıyı aralayabilir.

    Ve o kapının ardında yeni bir hayat olabilir.


    Okura Soru:

    Peki seni durup düşündüren,

    sana yön veren o cümle hangisiydi?

    Yorumlara yaz.

    Belki o cümle bir başkasının içindeki kilidi açar.

    Çünkü ilham, kalpten kalbe geçer.

    Ve bazen bir cümle, yeni bir yolun ilk adımıdır.

  • Yavaş Yavaş Birikenler: Görünmeyen Çabanın Sessiz Gücü

    Yavaş Yavaş Birikenler: Görünmeyen Çabanın Sessiz Gücü

    Kimse Görmese de Birikiyor

    Kimse bilmez ne çok düşündüğünü…
    Sabaha karşı zihninde dönen o dağınık cümleleri,
    Yazıp sonra silmekten yorulan parmaklarını…

    Kimse bilmez içinden geçen ama bir türlü dile gelmeyen o duyguları.
    Ama sen bil:
    Her şey — evet, her şey — yavaş yavaş birikiyor.

    Tıpkı damlaların taşı oyması gibi…Tıpkı toprağın altında sabırla kök salan bir tohum gibi…


    Hiçbir Şey Birden Olmaz

    Bir fikir, bir değişim, bir uyanış…

    Bunlar bir anda belirmez.

    İçten içe oluşur, şekillenir, bekler.

    Sessizdir. Ama büyür.

    Görünmezdir. Ama derindir.


    Ve bir gün, hiç ummadığın anda

    “Ben hazırım” dediğinde fark edersin:

    O içsel hazırlık hep oradaydı.


    Sessizlik Bile Bir Adımdır

    Bugün sadece düşündün mü?Yazmadın, çizmedin, anlatmadın belki…
    Ama bu da bir şeydir.
    Çünkü beklemek,

    gözlemek,

    derinleşmek de

    bir harekettir.

    Bazen en güçlü adım, sessizce atılandır.


    Kendine Haksızlık Etme

    Kaç kez dedin bugün kendine:
    “Yine bir şey yapamadım…”
    Oysa sen fark etmeden, içinde bir şey büyüyor.

    Zihninde beliren bir düşünce,

    kalbinde süzülen bir farkındalık,

    belki yarım kalan ama içinden hâlâ yaşayan bir cümle…

    İşte tüm bunlar,

    yarının adımlarını hazırlıyor.


    Görünmeyeni Biriktiriyorsun

    Gün gelecek bir yazı yazacaksın…
    Bir şey yapacaksın ve diyeceksin ki:

    “Bu nereden çıktı şimdi?”

    İşte o an,

    görünmeyen çabanın biriktiği an olacak.


    Bugün “hiçbir şey” yapmadığını mı düşünüyorsun?

    Belki de en kıymetli şeyi yapıyorsun:

    Kendini içten içe inşa ediyorsun.


    Okura Çağrı:

    Sana da tanıdık geliyor mu?

    Dışarıdan bakıldığında sessiz ama içten içe hareketli bir süreç yaşıyor musun?

    Yorumlara yaz.

    Belki senin birikenlerin,

    bir başkasının yeşeren tohumu olur.

    Çünkü en güçlü kökler…görünmeden oluşur.

  • Yarım Kalan Hayallerin Sessiz Fısıltısı – Yeniden Başlamak Mümkün

    Yarım Kalan Hayallerin Sessiz Fısıltısı – Yeniden Başlamak Mümkün

    İçimizde Unutulmayan Bir Şey Var

    Bazı hayaller vardır…

    Yarısına kadar yazılmış, birkaç sayfası tutkuyla dolmuş, ama bir türlü tamamlanamamıştır.

    Bazı dosyalar masaüstünde öylece kalır, açılıp bakılamaz bile…

    Bazı cümleler vardır ki, yıllardır aklımızda:

    “Bir gün mutlaka…”

    Ama o bir gün, çoğu zaman başka şeylerin gölgesinde kaybolur.


    Hayat Gürültüsünde Sessizleşen Biz

    Hayat dediğimiz şey, sorumluluklarla dolu bir akış.

    Faturalar, iş, koşturmalar,

    “Şunu da halletmem lazım”larla geçen günler…

    Ve o hengâmede en çok unuttuğumuz şey:

    kendi iç sesimiz.

    Ama unutsak da,

    içimizde yarım kalmış bir hayal hep fısıldamaya devam eder.

    Kimi zaman gecenin en sessiz saatinde,

    kimi zaman eski bir şarkının ezgisinde…


    Bir Gecede Hayat Bulan Düşler

    Belki sadece bir defterin sayfası açılır.

    Belki masaüstünde duran o eski klasör çift tıklanır.

    Ya da yalnızca bir satır yazılır ekrana…

    Ve aniden o unutulmuş hayal nefes almaya başlar.

    Bir şey kıpırdar içeride.

    Bir kıvılcım…

    Bir hatırlayış…


    Belki de Bugün O Gündür

    Bazen sadece 10 dakika yeterlidir.

    Bir küçük dokunuş, bir satır kod, bir kelime…

    Hepsi yeniden başlamanın ta kendisi olabilir.

    Çünkü biliyorsun:

    Yarım kalan hayaller asla unutulmaz.

    Onlar, içimizde sessizce yaşar.

    Ve ne zaman istersen — evet, ne zaman istersen — yeniden başlayabilirsin.


    Seni Bekleyen Hayaline Dön

    Şimdi derin bir nefes al…

    Ve kendine sor:

    “En son ne zaman hayalimi duydum?”

    “En son ne zaman kendi yoluma bir adım attım?”

    Belki bugün, yeniden başlamak için en doğru zamandır.


    Okura Çağrı

    Senin de içinde hâlâ kıpırdayan,

    ama yarım kalan bir hayalin varsa…bir satırla, bir kelimeyle bile olsa yorumlara yaz.

    Belki senin cümlen,

    bir başkasının yeniden başlama sebebi olur.


  • Yorulsan da Yolda Kal

    Yorulsan da Yolda Kal

    Gece Kodlaması: Sessiz Bir Direnişin Adı

    Bazı geceler…

    Göz kapaklarım ağırlaşmış, bedenim “artık yeter” derken…

    Bir şey beni yine de klavyenin başına oturtuyor.

    Belki bir umut…

    Belki sadece kendime verdiğim bir söz:

    “Bugün de kendim için bir şey yapacağım.”


    Bir Satır Kod, Bir Satır Cesaret

    Bir satır kod koca bir projeyi bitirmez belki.

    Ama içimde bir şeyi tamamlar:

    “Kendimi unutmuyorum.”

    Çünkü bazen üretmek, sadece ortaya bir şey koymak değil…

    Kendine “ben buradayım” demenin en sade hâlidir.


    Yavaş Ama Gerçekten İlerlemek

    Evet, yoruluyorum.

    Evet, bazen yavaşlıyorum.

    Ama şunu biliyorum:

    Süreklilik, hızdan daha derindir.

    Ve küçük adımlar…

    Sessizce ama istikrarlı bir şekilde, beni gelecekteki hâlime yaklaştırır.


    İçindeki Sese Güven

    Bu yüzden yazıyorum.

    Bu yüzden devam ediyorum.

    Bir gün dönüp baktığımda sadece “başladım” demek için değil,

    Hiç pes etmedim” diyebilmek için.


    Okura Davet

    Peki senin küçük ama seni hayatta tutan o alışkanlığın ne?

    Bir cümleyle de olsa yorumlara bırak.

    Çünkü belki senin küçük adımın,başkasının ilk adımı olur.

  • Kod Satırlarında Kendini Bulmak: Yazılımcının İçsel Yolculuğu

    Kod Satırlarında Kendini Bulmak: Yazılımcının İçsel Yolculuğu

    Satır Satır Derine: Kodlayarak Kendime Dokunmak

    Yazılımcı olmak, çoğu zaman dışarıdan bakıldığında ekran başında saatlerce oturmak, kahveyle ayakta kalmak, satırlar arasında kaybolmak gibi görünür.
    Ama işin içinde olan biri için bu başka bir şeydir:

    Kod yazmak, sadece makineye komut vermek değil;
    bazen kendine “uyan!” demektir.


    Bir if Gibi Duruyorum

    Bazen hayat bir if bloğudur.
    Koşullar uygun mu?
    Evetse devam et, değilse else’e geç.
    Ama ya şartlar belirsizse?
    İşte orada, tıpkı hayat gibi, kararsız bir kod satırında bekler gibi olurum…

    İçimdeki else bloğu hep şunu fısıldar:

    “Hâlâ zamanı değil…” Ama bir gün bir satır eklerim kodun sonuna:
    print(“Artık hazırım.”)
    Ve işte o an, yalnızca kod değil, ben de çalışmaya başlarım.


    Her bug, İçimdeki Bir Düğüm Gibi

    Her hata mesajı, sadece teknik bir sorun değildir.
    Bazen içimde çözülmeyi bekleyen bir düğümdür.
    Ve her debug süreci, kendime sorduğum o sessiz sorulardır:

    Neden bu satır çalışmıyor?

    Neden ben buraya takıldım?

    Nerede kendimi ihmal ettim?

    İşte o zaman fark ederim:
    Yazmak neyse, kodlamak da odur.
    Bir tür iç konuşma, bir tür kendini düzeltme biçimi…


    Gözden Kaçan Satır, Kalpten Kaçan Duygu Gibidir

    Bazen yazdığın satır çalışır ama istediğin sonucu vermez.
    Tıpkı hayatta bazı kararlar gibi.
    Kodlar geçer, sistem döner ama bir şey eksiktir.
    İşte o an yalnızca kodu değil,
    kendini de refactor etmen gerekir.


    while not_found: — Aramaya Devam

    Bazı arayışlar döngü gibidir.
    while not_found: diye başlar,
    break satırı yok gibidir.
    Ama işte tam da o sırada bir print() satırı eklersin:
    print(“Hâlâ buradayım.”)
    Ve sistem sana döner:
    Output: Sabrediyorsun.


    Okuyucuya Kodlu Bir Çağrı

    Sen de try: deyip defalarca denedin mi?
    Hiç except: bloğunda “başarısız oldum” dedin mi?
    Ve sonra tekrar try: demeye cesaret ettin mi?

    O zaman unutma:

    Her satır bir başlangıçtır.
    Her satır bir dokunuş olabilir.
    Ve bazen kod satırlarıyla bile bir kalbe dokunursun.


    Son Söz: Kodun da Kalbin de Dili Vardır

    Bir blog yazısı gibi bazen sadece bir satır yetebilir.
    Bir satır kodla sistem ayağa kalkar.
    Bir satır kelimeyle sen de öyle…
    Çünkü yazmak, kodlamak gibi;
    kendine dönmenin en sessiz ama en derin yollarından biridir.


    Senin kodladığın en anlamlı satır neydi?
    Yorumlara bırak, belki bir başkasının içindeki sistemi de çalıştırırsın…

  • Yavaş Büyümek de Güzeldir: Sabırla Yazmanın ve Gelişmenin Gücü

    Yavaş Büyümek de Güzeldir: Sabırla Yazmanın ve Gelişmenin Gücü

    Kod Satırları Gibi Büyümek

    Bazen bir kod satırını yazarsın…

    Ama çalışmaz.

    Defalarca debug edersin.

    İşte o süreç, sadece kodu değil, seni de dönüştürür.

    Çünkü gerçek büyüme, hızda değil, anlamda saklıdır.


    Derinlik, Performanstan Önce Gelir

    Bir yazılımcı olarak biliyorum ki:

    Performanslı kod, önce sadeleşmeli.

    Önce anlaşılır olmalı.

    Tıpkı hayat gibi…

    Herkes bir framework seçer;

    Ben ise önce kendi altyapımı yazıyorum.

    Yavaş ama sağlam.


    Yorum Satırları Gibi Sessiz Anlar

    Kod yazarken koyduğun her yorum satırı bir iç sesin yankısıdır aslında:

    “Neden bunu böyle yaptım?”

    “Bu çözüm gerçekten sürdürülebilir mi?”

    Ve işte o satırlarda,

    kendini tanırsın.


    Bir Satır Bile Yeterlidir Bazen

    Bugün sadece bir function yazmış olabilirim.

    Belki bir bug’ı çözemedim.

    Ama vazgeçmedim.

    Çünkü yazılımcı olmak,

    her gün yeniden başlamaktır.

    Her gün bir satır daha anlamlı bir sistem kurmaktır.


    Okuyucuya Çağrı

    Senin hayat kodun nasıl çalışıyor?Optimize etmeye mi çalışıyorsun, yoksa yeni baştan mı yazıyorsun?

    👇 Yorumlara yaz:

    En çok hangi hata seni dönüştürdü?

    Unutma:

    Stack Overflow’a sormak gibi, bazen kendi içine sorman gerekir.

    Ve cevap, hep derinlerde bir yerde çalışır.

    “Senin gelişim yolculuğun nasıl ilerliyor?

    Hız mı önemliydi, yoksa derinlik mi?

    Yorumlara bir cümle bırak, belki bir başkasının ilhamı olur.”